IndustriALL Küresel Sendikası’nın Genel Sekreteri Valter Sanches, Genel Sekreter Yardımcısı Kemal Özkan ve Industriall Avrupa Sendikası Genel Sekreteri Luc Triangle Ankara’ya gelerek faaliyetlerini anlattılar ve üye sendikaları ile çalışma yaşamı çerçevesinde, Türkiye’deki mevcut durumu ve gelişmeleri değerlendirdiler.
TES-İŞ Genel Merkezinde; 20 Mart 2017 tarihinde gerçekleştirilen toplantıya; Tes-İş, Teksif, Petrol-İş, Maden-İş, Genel Maden-İş, Belediye-İş, Çimse-İş, Kristal-İş, Selüloz-İş, Deriteks, Dok Gemi-İş, Türk Enerji-Sen, Türk Tarım Orman-Sen, Lastik-İş, Çelik-İş, Öz İplik-İş, Disk Tekstil, Birleşik Metal-İş, Tümka-İş genel başkan ve temsilcileri katıldı.
IndustriALL Küresel Sendikası Genel Sekreteri Valter Sanchez, ticarette korumacılığın çalışan kesim üzerindeki olumsuz etkileri, mülteci sorunu ve dünya işçi hareketinin karşı karşıya olduğu sorunları anlatırken, IndustriAll Avrupa Sendikası Genel Sekreteri Luc Triangle ise Avrupa ile Türkiye arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel bağlara değindi. Avrupa’da sınırların kalktığını, bunun iş bulma anlamında olumlu algılandığını, ancak ülkeler arasında aynı iş için farklı ücretler söz konusu olduğundan, bu durumun ev sahibi ülkenin işçileri açısından bir tehdit unsuru olarak görüldüğünü söyledi. Her iki genel sekreter de Türkiye’de çalışma hayatının dışardan nasıl göründüğünü anlattı ve üye sendikaların görüşlerini aldılar.
Toplantının açılış konuşmasını, 143 ülkede 50 milyondan fazla işçiyi temsil eden IndustriALL Küresel Sendikası’nın Türkiye’yi temsil eden tek Asil İcra Kurulu Asil Üyesi olan, Genel Başkanımız Mustafa Şahin yaptı. Şahin Açılış konuşmasında, IndustriALL Küresel’in Brezilya’da gerçekleştirilen 2. Dünya Kongresi’nde İcra Kurulu Asil Üyeliği konusunda kendisini destekleyen tüm üye sendikalara teşekkür etti.
Şahin açılış konuşmasında şunları söyledi:
“IndustriALL Küresel ve Avrupa Sendikalarının Değerli Genel Sekreterleri Valter ve Luc Beyler,
IndustriALL Küresel Sendika’nın Genel Sekreter Yardımcısı Kemal Bey,
Sendikalarımızın Genel Başkanları, Yöneticileri ve Temsilcileri,
İki üst kuruluşumuzun kongrelerinin ardından, Türkiye’deki üyeleri ile gerçekleştirdikleri bu ilk toplantıya ev sahipliği yapmaktan ve sizleri sendikamızda ağırlamaktan mutluluk duyduğumuzu ifade etmek isterim.
Hepiniz hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz.
Valter, Kemal ve Luc Beyleri bir kez daha kutluyor, seçildikleri yeni görevlerinde kendilerine başarılar diliyorum.
Bu vesileyle, tüm sendikalarımız bir aradayken IndustriALL Küresel Sendikası İcra Kurulu üyeliği konusunda gösterdiğiniz güven ve destek için hepinize bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu sorumluluğumun bir parçası olarak, bu toplantının burada yapılmasını son derece önemli ve değerli bulmaktayım.
IndustriALL Küresel Sendika’nın İcra Kurulu toplantısı 27-28 Nisan tarihlerinde Cenevre’de, Avrupa Sendikası’nın İcra Kurulu ise 6-7 Haziran tarihlerinde Londra’da yapılacak. Bugünkü toplantımız, her iki icra kurulu toplantısı için de önemli bir hazırlık anlamına gelmektedir.
Değerli Arkadaşlar,
Dünya, her zamankinden daha zor günlere tanıklık etmektedir. Biz işçiler ve sendikalar açısından durum giderek ağırlaşıyor. Politik alanda güç dengelerinde değişim, ekonomik yapılanma ve dünya ticaretinde radikal değişiklikler ve yeniden yapılanma süreçleri yaşanıyor.
Dünyadaki gelir ve servet dağılımında son açıklanan rakamlar oldukça ürkütücüdür. Gelir adaletsizliği kabul edilemez boyutlara ulaşmıştır. Dolayısıyla, sendikaların sorumluluğu her geçen gün daha da artmaktadır. Bir yandan sorumluluğumuz artarken, diğer yandan üye sayımız düşmekte ve toplumsal ağırlığımız dünyanın her yerinde azalmaktadir.
Türkiye, merkezdeki ülkelerden bir tanesi olarak, güç dengelerindeki değişim ve yeniden yapılanma sürecinden en fazla etkilenen ülkelerden bir tanesi durumundadır.
Çevre ülkelerde yaşanan savaşlar, terör ve şiddet olayları, dünya ekonomisi ve politikasına yön veren ülkelerin çıkarlarının Ortadoğu’da ve bölgemizde düğümlenmiş olması, ülkemizi olağanüstü sıkıntılarla karşı karşıya bırakmaktadır.
Yaşananlar, Türkiye ve başka ülkelerde terör olaylarının sayısını arttırmıştır. Savaştan ve ölümden kaçan 3 milyondan fazla Suriyeli mülteci ülkemize sığınmıştır. Bizler gerek sendikalar, gerekse halk olarak ekmeğimizi bölüşerek cömertliğimizi ve dayanışmamızı Suriyeli kardeşlerimize gösterdik, göstermeye devam ediyoruz.
Hiç bir Suriyeli mülteci işçi, bir sömürünün muhatabı olamaz, olmamalıdır. Irkı, dili, dini ne olursa olsun işçi işçidir ve aynı temel hakları kullanabilmelidir.
Bununla birlikte mültecilerin yükünün tüm dünya tarafından paylaşılması gerekmektedir. Bu noktada Avrupa Birliği’nin daha dayanışmacı bir tutum sergilemesi gerekmektedir.
Yıllarca sinsi bir şekilde devlet kurumlarına sızmış ve örgütlenmiş olan FETÖ örgütü, 15 Temmuz 2016 tarihinde demokrasimize ve bağımsızlığımıza karşı darbe girişiminde bulunmuştur. Bu hain girişimi bir kez daha tekrar kınıyorum.
Bizler, temel insan hak ve özgürlüklerinin yer aldığı, demokratik kural, kurum ve geleneklerin yerleştiği, kökleştiği ve uygulandığı bir Türkiye istiyoruz. Buna karşı yapılan tüm saldırıları kendimize yapılmış kabul ediyor ve mücadele ediyoruz.
Değerli Arkadaşlar,
Çalışma hayatındaki problemlerimiz halen yakıcı bir biçimde devam etmektedir.
Örgütlenme, taşeronlaşma, işçi sağlığı ve iş güvenliği, işsizlik, kayıt dışı ve benzeri daha pek çok soruna karşı mücadele veren sendikalarımız, demokrasinin korunması, mültecilerin iş gücü piyasalarına olumsuz etkileri ve işçi gündemi oluşturma zorluğu gibi yeni sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
Türk toplumu ve sendikalar açısından hal böyle iken, dost ülkelerin, komşularımızın darbeyi değerlendirme, anlama ve kınama konusundaki gönülsüzlükleri ve anlamlı gecikmeleri bizlerde hayal kırıklığına yol açmıştır.
Avrupa Birliği’ne katılım, Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin ve halkının 60 yıldır peşinde koştuğu ve desteklediği projedir. Biz sendikalar olarak, Avrupa Birliği’ni demokrasi ve işçi haklarının geliştirilmesi açısından önemli bir kaldıraç olarak gördük ve destekledik.
Katılım müzakerelerinin başlamasını ve reformların yavaş da olsa ilerlemesini olumlu karşıladık ve destekledik.
Ancak geçtiğimiz son 5-6 yıldır, Avrupa Birliği tarafındaki isteksizlik, bizim kamuoyunu da etkilemiş ve AB fikrine olan desteği azaltmıştır. Son zamanlarda güçlenen anti-yabancı, anti-islam ve anti-Türk akımlar, insanımızda ve üyelerimizde soru işaretlerini arttırmıştır.
AB’nin temel insan haklarına, demokrasiye ve hukukun üstünlüğü ilkelerine bağlı bir yapı olduğuna inanan dünyanın geri kalan bölümü, AB’nin demokrasi modelini kabullenme ve içselleştirme istikametindeki istek ve umudunu kaybetmeye başlamıştır.
Bunun yanında, Avrupa’daki bazı arkadaşlarımızın Türkiye’deki olayları değerlendirmedeki farklılıkları, toplumumuzun hassas olduğu konularda bizlerle konuşmadan politika ve kampanyalara başlaması bizleri endişelendirmekte ve zaman zaman hayrete düşürmektedir.
Bazı arkadaşlarımız, Türkiye’de on binlerce insanın katledilmesine neden olmuş bir örgütün elebaşısının serbest bırakılmasını bir sendikal kampanyaya konu yapacak kadar ileri gidebilmiştir. Bunu kabul etmek mümkün değildir.
Üst örgütlerimizin bu toplantı vesilesi ile buraya gelmesi ve bizleri dinlemesi önemli ve son derece değerlidir. Sizlere tekrar teşekkür ediyorum.
Değerli Başkanlar,
Bizler sendikalar olarak, aramızdaki ilişkileri ve bağları güçlendirecek girişimlerin tarafı olmak durumundayız. Doğrudan sendikal alanla ilgisi olmayan konuların, üyelerimizin sorunlarının önüne geçmesini anlamak çok zordur.
Türkiye ve Avrupa toplumları arasındaki bağların güçlenmesi, güvenin ve ortak bir gelecek inancının arttırılması öncelikli hedefimiz olmalıdır. Birbirimizi dinlemek, anlamak, asıl gündemimizi unutmadan, karşılıklı güven duygularını kaybetmeden, birlik içerisinde var olmak zorundayız.
Avrupa’da ve dünyada kutuplaşmalara ve tehlikeli akımların yükselişine izin vermemeliyiz. İnsanlar arasında din, dil, ırk ve mezhebe dayalı ayrımcılık yaparak siyasi rant elde etmek isteyenlere müsaade etmemeliyiz.
Geçen hafta, yayılan ırkçı hava çerçevesinde, Hollanda’da yaşanan şiddeti ve ihlalleri haklı gösterecek hiçbir gerekçe yoktur. Toplantı ve gösteri yürüyüşü temel bir haktır ve şiddetle engellenmemelidir. Bu Hollanda’da, Türkiye’de, dünyanın her yerinde aynı olmalıdır. Bu nedenle temel hak ve özgürlükler konusundaki duyarlılığımızı uluslararası sendikal hareket olarak ortaya koymak önemldir.
Bu noktada Türkiye, Avrupa ve dünya arasında yıkılmaya başlayan köprüyü onarabilecek yegane yapının uluslararası sendikal hareket ve emek dayanışması olduğuna inanıyorum.
Üst kuruluşlarımız olan ındustriALL Küresel ve Industriall Avrupa sendikaları, Türkiye’de en fazla üyeye sendikaya sahip olan ve üyeleri ile kurduğu dinamik ilişkileri ile kendisini en fazla kabul ettirmiş olan uluslararası sendika örgütleridir. Her iki örgüte üye olmaktan bizler mutluluk ve gurur duyuyoruz.
Değerli arkadaşlarım,
Küresel sendikamız 143 ülkeden 700 farklı sendikayı bünyesinde barındırıyor. Aynı şekilde Avrupa örgütümüz 38 Avrupa ülkesinde 177 ulusal sendikayı temsil ediyor.
Bizler de Türkiye’de 19 sendikayız. Dört farklı konfederasyondan geliyoruz.
Evet farklılıklarımız var. Hem de ciddi farklar. Geleneklerimizde farklılıklar var. İş görme biçimlerimizde farklılıklar var. Yapılarımızda faklılıklar var. Kullandığımız dilde farklılıklar var.
Ancak, farklılıklarımız çatışmanın değil zenginliğimizin temeli olmalıdır. İşbirliğimizi bu zenginliğin üzerine inşa etmeliyiz. Bir araya gelip birbirimizi dinleyebilmeli, karşılıklı saygı ve hoşgörü içerisinde birlikte çalışabilmeliyiz.
Bu anlayışla biz her zaman dostluğun dilini kullanmaya devam edeceğiz. Hiç kimseyi üzen, ötekileştiren ya da düşmanlaştıran bir dil kullanmayacağız.
Değerli arkadaşlarım,
Bugün Ankara’da bizimle beraber olan konuklarımız, Türkiye’de sendikalarımızın yaşadıkları sorunları dinleyecekler, kendilerini ve çalışmalarını anlatacaklar.
Sendikalarımızın uluslararası dayanışmaya ihtiyaç duyduğu günlerde, 2. Kongrelerini gerçekleştirir gerçekleştirmez ülkemize gelmeleri bizim açımızdan son derece önemlidir.
Kendilerine teşekkür ediyor, toplantımızın verimli geçmesini diliyorum.”