İşçi-İşveren Uyuşmazlıklarında Arabulucuya Başvuru Süresi Var Mı

İşçi-İşveren Uyuşmazlıklarında Arabulucuya Başvuru Süresi Var Mı?

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlıklı 3 üncü maddesi uyarınca, 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren İş Kanununa, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı haline gelmiştir.

Dolayısıyla istisnai durumlar hariç işçi – işveren uyuşmazlıklarında iş mahkemesinde dava açmadan önce adliyede bulunan arabuluculuk bürosuna başvurularak arabuluculuk sürecinin tamamlanması zorunludur. Bu şarta uymadan açılan davalar esasa girmeden mahkemeler tarafından reddedilmektedir.

Arabulucuya Başvuru İçin Kanunda Belirlenmiş Bir Süre Var mı ?

İşe iade talebi hariç arabulucuya başvuru konusunda kanunda belirlenmiş bir süre yok

Arabulucuya başvuru konusunda Kanunda sadece işe iade başvurusuyla ilgili süre belirlenmiş olup, 4857 sayılı İş Kanunun 20 inci maddesi uyarınca; iş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır.

Dolayısıyla işe iade taleplerinde, fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde arabulucuya başvurulması gerekir.

Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açabilir.

Diğer Konularla İlgili Arabulucuya Başvuru Süresi

Ücret, tazminat gibi işçilik alacaklarıyla ilgili arabulucuya başvuru konusunda Kanunda bir süre belirtilmemiş olmakla beraber, bu konuda zamanaşımı süreleri geçerlidir.

İş Kanunun 32 inci ve Ek 3 üncü maddeleri uyarınca; ücret, kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait izin ücreti, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kötüniyet tazminatı, ayrımcılık tazminatı 5 yıllık zamanaşımına tabidir.

Yukarıda belirtilenler dışındaki sendikal tazminat, iş güvencesi kapsamına girmediği için işe iade hakkı olmayan işçinin isteyeceği kötüniyet tazminatı, işe iade başvurusu kabul edilen işçiyle ilgili başlatmama tazminatı, 4857 sayılı İş Kanununun 26/2 maddesindeki maddi ve manevi tazminat (haklı feshe bağlı tazminat), 28 inci maddedeki belgenin (çalışma belgesi – bonservis) zamanında verilmemesinden kaynaklanan tazminat, 31/son maddesi uyarınca askerlik sonrası işe almama nedeni ile öngörülen tazminat istekleri ise 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ıncı maddesinde 10 yıl olarak belirlenen genel zamanaşımı süresine tabidir.

Dolayısıyla yukarıda belirtilen zamanaşımı süreleri geçmedikçe her zaman arabulucuya başvuruda bulunulabilir. Ancak yine de özellikle iş akdinin feshinden sonra işçi – işveren arasında doğacak uyuşmazlıklarda, beklemeden bir an önce arabulucuya başvurulmasında fayda vardır. Çünkü özellikle arabuluculuk sürecinden sonuç alınamaması ve iş mahkemesinde dava açmak zorunda kalınması halinde, dava ne kadar geç açılmış olursa iddiaları ispatlamak, dolayısıyla da davayı kazanmak o kadar zorlaşır. Şahit (tanık) dinletilecekse onlara ulaşmak zorlaşabilir, işveren vefat etmiş veya iflas etmiş olabilir.

Zamanaşımına Uğramış Alacaklar İçin Arabulucuya Başvurulamaz mı ?

Zamanaşımına uğramış işçilik alacakları için arabulucuya başvurulamayacağına dair bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Ancak işveren zamanaşımına uğramış işçi alacağını ödemek zorunda olmadığını düşünebilir, ödemeyebilir, dolayısıyla arabuluculuk sürecinden sonuç alınamayabilir.

Zamanaşımına Uğramış Alacaklar İçin İş Mahkemesinde Dava Açılamaz mı ?

Zamanaşımına uğramış işçi alacağıyla ilgili arabulucuya başvurulduğu halde işverenin ödememesi veya arabuluculuk sürecinden sonuç alınamaması halinde iş mahkemesinde dava açılabilir tabii ki buna engel bir durum yok ancak davadan da sonuç alınamayabilir.

Çünkü Yargıtay 9. Hukuk Dairesi konuya ilişkin bir kararında;

“Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır.

Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.

Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır.

Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır.

Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur.

Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.

Hemen belirtmelidir ki, gerek İş Kanununda, gerekse Borçlar Kanununda, kıdem ve ihbar tazminatı alacakları için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir.”

açıklamalarına yer vermiştir. (T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi – Esas No. 2014/36960, Karar No. 2016/8128 – Tarihi: 04.04.2016)

Dolayısıyla zamanaşımına uğramış (zamanaşımı süresi dolmuş) işçilik alacağıyla ilgili olarak arabulucuya başvurulması ve işverenin işçilik alacağını ödememesi veya herhangi bir şekilde arabuluculuk sürecinden sonuç alınamaması ve iş mahkemesinde dava açılması halinde mahkeme zamanaşımı süresini kendisi doğrudan dikkate alamaz, işveren de zamanaşımı itirazında bulunmazsa dava devam eder. Ancak işçilik alacağı zamanaşımına uğradığı için arabuluculuk sürecinde ödemeyen işverenin, mahkemede işçinin talep ettiği alacağın zamanaşımına uğradığını ileri sürmemesi, zamanaşımı itirazında bulunmaması düşünülemez. Eğer işveren mahkemede zamanaşımı itirazında bulunursa yani hukuki ifadeyle zamanaşımı definde bulunursa o zaman işçilik alacağının dava edilebilme niteliği ortadan kalkar, mahkemenin davayı reddetmesi gerekir.

Zamanaşımını Kesen Durumlar

Arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz, dolayısıyla arabuluculuk süresince zamanaşımı işlemez. Aynı şekilde dava açılmasıyla da zamanaşımı kesilir. Dolayısıyla burada önemli olan arabuluculuk süreci başlayana veya dava açana kadar alacağın zamanaşımına uğramamış olmasıdır.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 154 maddesinde de aşağıdaki durumlarda zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir;

1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse.

2. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.