İŞÇİ TEMSİLCİLERİNİN
ASGARİ ÜCRET KARŞI OY GEREKÇESİ
Asgari Ücret Tespit Komisyonunda işçi kesimi adına görev yapan Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) temsilcileri, işveren-devlet kesimi temsilcilerinin oy çokluğu ile 2018 yılı için belirlediği asgari ücrete aşağıdaki gerekçelerle katılmamış ve muhalif kalmışlardır.
Anayasanın 55 inci maddesinde ‘asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartlan ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur’ düzenlemesi yer almaktadır.
Asgari Ücret Yönetmeliğinde ise ‘işçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin, gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret’ olarak asgari ücret tanımlanmaktadır.
Asgari ücret, çalışanların düşük ücretlere karşı korunmasını ve emek sömürüsünü önlemeye yönelik önemli ve etkin bir sosyal politika aracıdır. İnsan temel hak ve özgürlüklerinin tanımlandığı tüm uluslararası sözleşmelerde, herkesin kendisi ve ailesi için “insan onuruna yaraşır” adil ve elverişli bir ücret hakkı olduğu kabul edilmektedir.
Komisyona sunulan raporlar ve verilen bilgilerde, ülkemizdeki ekonomik gelişmelerin olumlu seyrettiği, gayri safi yurtiçi hasıla gelişmesine bakıldığında düzenli bir artış olduğu, 2017 yılının üçüncü çeyrek döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre %11,1’lik büyüme gerçekleştiği görülmüştür. Ancak gerçekleştirilen ekonomik büyüme işçilere yansıtılmamış, işçiler yine fedakarlığa zorlanmıştır. Bu yaklaşım gittikçe artan gelir adaletsizliğinin çalışanlar aleyhine daha da bozulmasına neden olmaktadır.
İşçi temsilcileri, Komisyon çalışmalarının daha başlangıcında, mevcut asgari ücrete hedeflenen enflasyon ya da biraz üzerinde belirlenecek oranda yapılacak bir artışın yeterli olmayacağını, olumsuz yaşama şartlarını beklendiği ölçüde düzeltmeyeceğini, bu nedenle kabul edilemez olduğunu ifade etmişlerdir.
İşçi temsilcileri, “insan onuruna yakışır” bir düzeyde asgari ücret belirlenebilmesi için, Komisyon çalışmaları sırasında temel alınması gereken ilkeleri aşağıdaki biçimiyle açıklamış ve talep etmiştir:
• Anayasa’da yer alan “geçim şartları” yaklaşımına öncelikle uyulmalıdır.
• İşçinin ailesi ile birlikte günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir tutar olmalıdır.
• Belirleme yapılırken, işçinin ve ailesinin bilimsel olarak belirlenmiş harcama kalıbı esas alınmalı ve hesaplamalarda TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verileri kullanılmalıdır.
• Perakende fiyatlar kullanılarak hesaplanan net harcama tutarı, işçinin eline net geçecek biçimde düzenlenmelidir.
• Asgari ücret, sanayi/tarım ve yaş, cinsiyet ayırımı yapılmadan yine ulusal düzeyde tek olarak ve bir yıllık belirlenmelidir.
• İşçilerin arasında nitelik, kıdem, işin mahiyeti gibi ekonomik amaçlı değerlendirmelerin tümünden bağımsız olarak ele alınmalı, ekonomik ölçülerin ötesinde sosyal bir ücret olarak kabul edilmelidir.
• Asgari ücret teşviki, öncelikle sendikal örgütlenmenin olduğu işyerleri için uygulanmalıdır.
İşçi temsilcileri, asgari ücret çalışmaları sırasında bu ilkeleri savunmuş ve asgari ücretin bu çerçevede belirlenmesi ve kabul edilmesi için çaba göstermiştir.
Nitekim Asgari Ücret Tespit Komisyonunun verdiği görev doğrultusunda Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bir çalışanın geçim şartlarını hesaplamıştır. Bu hesaplamada aile unsuru yoktur. Devletin resmi kurumunun Komisyona sunduğu hesaplamaya göre; 2017 Kasım ayı itibariyle ağır bir işte çalışan bekar bir işçinin aylık harcama tutarı net 1.893,90 TL’dir.
İşçi kesimi, TÜİK tarafından belirlenen net tutarın temel alınmasını talep etmiştir.
Yönetmeliğe göre, asgari ücret pazarlık ücreti değildir. Bilimsel, objektif yöntemler ve güvenilir verilerle tespit edilen taban ücrettir.
Ancak işçi kesiminin bu talebi, Komisyonda görev yapan işveren-devlet kesimi temsilcileri tarafından dikkate alınmamıştır. Asgari ücret pazarlık konusu yapılmış ve düşük belirlenerek, oy çokluğuyla kabul ve ilan edilmiştir.
Bu yaklaşım gelir eşitsizliğini ve adaletsizliği daha da büyütmektedir. Kararlaştırılan asgari ücret, ülkede uygulanmakta olan ekonomik ve sosyal politikaların bir yansımasıdır. Devlet sosyal koruma görevini iktisaden zayıf olan işçiden yana kullanmamıştır.
Asgari ücret artışını gerekçe yaparak, çalışanların işsizlik ve kayıt dışı istihdamla karşı karşıya bırakmanın doğru bir yaklaşım olmadığı açıktır. Komisyonun işveren-hükümet temsilcileri tarafından belirlenen asgari ücret, işçilerin ve toplumun beklentilerini karşılamamıştır. Bu durumun iş barışını ve sosyal barışı bozabileceği endişesi maalesef devam etmektedir.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun işveren-devlet kesimi temsilcilerinin oy çoğunluğuyla belirlenen asgari ücrete, gerek miktar ve gerek belirleme yöntemi açısından yukarıda sıraladığımız gerekçelerle katılmıyoruz ve işçi kesimi olarak muhalif kalıyoruz.