Yaşamını emeğiyle sürdürmek zorunda olanlar,
Küresel salgın şartlarında fedakarca çalışmak durumunda canlarını ortaya koyanlar,
Hepinize selam olsun.
Bugün 1 Mayıs…
Büyük bedeller ödeyerek haklarımızı kazandık. Küresel ekonomik krizin bedelini yine çalışanlar ödemesin. Fedakarlık yine bizden beklenmesin.
Salgın her şeyi alt üst etti, durumu fırsata çevirmek isteyenler yine ortaya çıktı. Bugün her zamankinden daha fazla dayanışma içinde olmamız gerekiyor.
Bir buçuk yıldır, şiddetini artıran Covid-19 salgını tüm dünyada milyonlarca can aldı. Ülkemizdeki gelişmeleri her geçen gün endişeyle izliyoruz. Bu gelişmeler, emekçilerin birlik içinde olmaları gerektiğini ortaya koydu, dayanışma çağrılarının ne derece doğru olduğunu gösterdi.
Salgın, bazı işverenlere adeta bulunmaz bir fırsat verdi.
Salgın, işçi hak ve özgürlüklerine el uzatılması için “meşru” gerekçeymiş gibi görüldü. İş ve gelir güvencesi zayıflatıldı.
Diğer yandan salgın dünyaya başka bir gerçeği de hatırlattı.
Onlarca yıldır yok edilmeye çalışan sosyal devlet felsefesinin ve varlığının önemi iyice ortaya çıktı…
Dünyanın yeni-liberalizme teslim olduğu bir dönemde, salgına karşı devletlerin koruma ve destek önlemleri tartışma konusu oldu.
Devasa boyutlara gelen işsizlik sorunu resmi verilere bile yansıdı, görünür oldu. Ama çalışır gözüken ve fakat ücretsiz izine çıkarılan milyonlarca emekçinin yaşamlarını asgari ücretin yarısı bir gelirle nasıl sürdürecekleri sorusu yanıtsız kaldı.
Kısa çalışma uygulaması kapsamında olan emekçilere yapılan ödemelerin yeterli olup olmadığı sorusunun cevabı verilmedi.
Kendi nam ve hesabına çalışan küçük işletmecilerin, esnafların işyerleri kapanmak zorunda kaldı. Ailenin bir haftalık mutfak masrafını dahi karşılayacağı şüpheli olan bir meblağla yapılan “yardım” yeterli olmadı.
Salgın tam anlamıyla sosyal devletin gücünü deneme sınavı halini aldı…
Aralarında farklılıklar olmak kaydıyla dünyanın hiçbir ülkesi bu sınavdan geçer not alamadı…
Emekçilerin büyük bir bölümü, hem salgınla hem de salgının getirdiği yoksullukla mücadelede bir başlarına kaldı.
Bu durum ulus-dil-din-etnik köken ayrımı gözetmeksizin salgınının en ağır vurduğu kesimin yine emekçiler ve dar gelirler olduğunu ortaya koydu…
Dünyanın tüm emekçilerinin, yaşadıkları zorluklara karşı beraberce mücadele etmeleri gerekliliğini hepimize -bir kez daha- hatırlattı.
Resmi açıklamaların ötesinde, dünyanın büyük bir bölümünde işsizlik tam anlamıyla patladı; ana çalışma tarzı olması için işverenlerin uzun süreden beri çaba sarf ettiği güvencesiz istihdam iyiden iyiye kök saldı…
Sendikal örgütlülüğün önemi bu olumsuz koşullarda daha iyi anlaşıldı…
Sendikalı emekçilerin, örgütsüz ve kayıt dışı çalışanlara göre, salgının olumsuz etkilerinden daha az hasarla çıkma imkanına sahip oldukları görüldü.
Virüsün de etkisiyle, sendikasız, örgütsüz, güvencesiz işçiler ya işsizliğe ya da yoksulluğa mahkûm oldu.
Bu sorunlarla mücadele için emekçilerin en önemli gücü örgütlenmek, sendikalaşmak…
Sendikaların önemli savunma aracı sosyal devlet politikaları…
Artık terk edilmesi gereken yaklaşım ise yeni-liberal anlayış…
Üretimle sağlanan milli gelir artışı, bunu sağlayan geniş kesimlere adaletli dağılmalıdır.
Yani fakirden alıp zengine değil, zenginden alıp fakire vermeli…
Sosyal devlet yeniden ve daha güçlü bir şekilde yaşama geçirilmeli…
Emekçilerin iş ve yaşam şartlarını iyileştirecek ekonomik ve sosyal politikalar öncelikle uygulanmalı, ücretli çalışanların vergi yükü düşürülmeli…
Devam eden toplu iş sözleşmeleri müzakerelerindeki taleplerimiz karşılanmalı…
İnsana yakışır istihdam şartları sağlanmalı,
Taşeron çalıştırma KİT’lerde tamamıyla sona erdirilmeli, geçici olarak çalışan işçiler kamuda kadroya alınmalıdır.
Bunun için bizler şimdiye kadar verdiğimiz mücadelenin daha büyüğünü vermeye hazırız…
Bu mücadelenin uzun soluklu bir mücadele olduğunu biliyoruz…
Hemen çözülmesi gereken acil sorunlarımız için ise tespit ve taleplerimizi aşağıdaki gibi sıralıyoruz:
Beş bin yıllık insanlık tarihi zorluklarla mücadeleler tarihidir.
Bu zaman dilimi içinde sayısız savaş, hastalık ve kıyım görmüş insanlık her zaman, çalışanların, işçilerin, emekçilerin fedakârlıklarıyla yeniden ayağa kalkmıştır.
Dünya bugüne geldiyse emekçilerin omuzlarında yükselerek gelmiştir. Salgın koşullarında da dünyayı işler halde tutan yine emekçilerdir.
Emekçilerin yok sayıldığı, haklarının gasp edilmeye çalışıldığı, güvencesizliğe, işsizliğe ve sefalete mahkûm edildiği bir dünyada ne salgınla mücadele edilebilir ne de hayat sürdürülebilir.
Geçmişte olduğu gibi bugün de emekçiler, verecekleri mücadelelerle tüm insanlığa güzel günleri getireceklerdir.
Yaşasın 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü!