Genel Başkanımız İrfan KABALOĞLU, 1 Aralık 2023 tarihinde Ankara Esenboğa Anadolu Hotels’de gerçekleştirilen 24. TÜRK-İŞ Olağan Genel Kuruluna hitaben bir konuşma yaptı.
Genel başkanımız İrfan KABALOĞLU hitabında; 32. sırada konuşma kura çektiklerini ve Genel Kurula Türkiye’nin farklı yerlerinden katılan başkanların, çok değerli sözcülerin Türkiye'nin hem siyasi hem çalışma hayatıyla ilgili değerli fikirlerini ifade ettiklerini dile getirdi. Vergide adalet, kıdem tazminatı, Yüksek Hakem Kurulu kararları ve örgütlenmenin önündeki engeller gibi konuların sıklıkla dile getirildiği Genel Kurul’da konuşmalardan feyz aldığını ifade eden KABALOĞLU, enerji işkolunda örgütlü olan TES-İŞ Sendikasının 80'li yıllardan sonra özelleştirmelerin başlamasıyla birlikte 90 bin olan üye sayısının 20 bine düştüğünü ifade etti.
KABALOĞLU, özelleştirmelerin yapılmasındaki amacın Türkiye'de pahalı olan enerji ve elektrik fiyatlarının rekabet ortamında ucuzlaması olarak dile getirildiğini anlattı. Aynı şekilde; Türkiye'de çimentonun pahalı olduğunun ve özelleştirilmesi durumunda çimentonun ucuzlayacağının ve herkesin rahatlıkla çimentoya erişim sağlayabileceğinin söylendiğini ifade etti. Petrolün de aynı söylemlerle özelleştirildiğini anlatan İrfan KABALOĞLU, TES-İŞ olarak, o zamanlarda Türkiye'nin her tarafında büyük eylemler yapıldığını anlattı.
KABALOĞLU ardından sözlerine şu şekilde devam etti:
“….Büyük eylemler yaptık. Bende o dönemlerde temsilciydim. Yöneticiydim. Ve halkı öyle inandırmışlardı ki; özelleştirmenin bu insanlara bir fayda getirmeyeceğini anlattığımız mahalle toplantılarında vatandaş, siz tabii sendikacısınız dedi. Siz zaten özelleştirmeyi istemezsiniz, rahatsınız dedi. Ben o zaman baş temsilciydim. Bakın dedim bu enerjinin kıymeti çok fazla, Dünyadaki tüm savaşların nedeni enerjidir. Biz bu enerjiyi özelleştirirsek, kesinlikle ucuzlamayacak, hatta daha pahalıya kullanacaksınız dedim.
Özelleştirmelerin neticesinde ne oldu biliyor musunuz? Bugün özelleştirme olmasaydı, 3'te 1 parası halka kalacaktı. Daha ucuza elektrik kullanacaklardı. Onun için diyorum ki; halkın malını halka geri verin. Nerde özelleştirme varsa halk sıkıntı çekmiştir, biz sıkıntı çekmişizdir. Yine konuşuluyor, özelleştirmelerle ilgili. Demiryolları özelleştirilecek deniyor. TEİAŞ özelleştirilecek deniyor. Özelleştirmelere hep beraber “hayır” dememiz lazım. Stratejik yerlerin geri alınması lazım, devletin bunlara tekrar el koyması lazım. TES-İŞ Sendikamız, 20.000'lerden bugün 70.000'lere geldi. Burada şöyle diyebilirim. Evine elektrik girmeyen kimse yok. Biz her yerde varız esasında. Hepiniz biliyorsunuz; 6 Şubat’ta çok büyük bir deprem oldu. Pandemi oldu. Bu depremde, pandemide; bizim üyelerimiz, hem enerjide hem DSİ'de pandemiyi bahane edemediler. Depremi bahane edemediler. Üyelerimiz deprem bölgesinde canla başla halkımıza hizmet etmeye çalıştılar. O arkadaşlarıma çok çok teşekkür ediyorum.
Değerli Arkadaşlar,
Ukrayna-Rusya savaşı…Filistin’e yapılan acımasızca saldırılar... Bunları kabul etmek mümkün değil. Atatürk şunu diyordu; “bizim ülkemizde bir sorun olmadıkça savaş bir cinayettir.” Gerçekten bugün Filistin’de cinayetler işleniyor. Fakat bunu İsrail tek başına yapmıyor. Burada emperyalizmden bahsedildi. Kapitalizmden bahsedildi. Bütün kapitalist ülkeler, emperyalist ülkeler İsrail’in yanında. Mazlumun yanında kimse yok.
Şimdi biz işçiyiz, işçi sınıfıyız. Ergün abi, “biz TBMM’de yokuz” dedi. Ben bununla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Orhan ERÇELİK benim eski Genel Başkanımdı. Allah rahmet eylesin. Bir gün oturuyorduk. Kendisi anlattı. Dedi ki; “beni Turgut Özal aradı ve gel dedi seni Milletvekili yapalım. Beni değil, Nevzat Bıyıklıyı yapın dedim.” Bugün bu sözlere baktığımda; demek ki, biz o zamanlar çok güçlüymüşüz diye düşünüyorum. Bundan sonraki politikalarımızı belirlerken; TÜRK-İŞ, TBMM’de olmak için var gücü ile çalışırsa orada oluruz, diye düşünüyorum. Ama bizi sağcı-solcu, dinci-şucu-bucu diye bölmeye çalışan, yıllardır bunun için uğraşan gruplar var.
Değerli Arkadaşlar,
Bizim ülkemizde rahat etmek mümkün değil. Bizim coğrafyamızda rahat etmek mümkün değil. Neden mümkün değil? Tarihimize böyle geriye doğru baktığımız zaman, Orta Asya’dan buraya gelene kadar bizim halkımız çile çekmiş. Daha sonra Atatürk ile ülkemizi yeniden yurt edinmişiz. Ama demişler ki; “savaşta verdiğimiz toprakları masada alacağız”. Kim demiş? Yabancılar demiş. Bugün şöyle düşünüyorum. Bizi sağcı solcu diye bölenler, cezaevlerine düşenler, bizi Türkçü, Kürtçü diye bölmeye çalışanlar, baktığın zaman emperyalist güçler. Bu gençlerimiz o zaman cezaevlerine düştüklerinde, Muhsin Yazıcıoğlu cezaevinden çıktığı zaman şunları söyledi: “Biz dışarılara, sokaklara sığamıyorduk. Cezaevlerinde, aynı yerlerde birlikte yaşadık. Bu insanlar kötü insanlar değilmiş. Bu gençler kötü değilmiş”. Yine barışı isteyen Gaffar OKAN'ı katlettiler. Barışı isteyen KAHVECİ’yi katlettiler. Yine sağdan ve soldan kim barışı istemişse başına bir şey geldi.
Bu yüzden; TÜRK-İŞ'i homojen bir yapı olarak görüyorum ve çok değerli buluyorum. TÜRK-İş çatısı altında her görüşten insan var. Bizim sendikamız da aynı, Türkiye'nin dört bir yanından üyelerimiz var, çalışanlarımız var. Bizim sorumluluğumuz en az Türkiye'yi yönetenler kadardır, diye düşünüyorum. Bu yüzden diyorum ki; “TÜRK-İŞ Neredeyse Biz Oradayız”.
Değerli Arkadaşlar,
Kamu emekçilerinin esasında geçen dönem taşeronla ilgili çok büyük bir probleminin çözüldüğünü düşünüyorum. Kamuda çalışanların tayin ve pozisyon hakları ile ilgili problemler var. Bunlar da çözülecektir. Ama bize söz vermişlerdi; Ergün Başkan konuşmasında da söyledi. KİT'ler hala duruyor. Ergün Başkan sık sık dile getiriyor, “direğin tepesine çıkan insanlar”, “aynı işi yapan insanlar”, biri asgari ücret alırken, diğerinin şartları daha farklı. Bu dönemde kamu işçilerinde olduğu gibi KİT'lerdeki arkadaşların da kadroya geçmelerinin sağlanması için var gücümüzle çalışacağız.”
Sendikamızın her platformda dile getirdiği KİT’lerde ve sulama birliklerinde hala beklentisi olan arkadaşlarımızı ilgilendiren kadro meselesinin ardından kamu sözleşmelerine değinen KABALOĞLU, Kamu sözleşmeleri zamanı geldiğinde yeni başkan olduğunu ve iddialı olduklarını ifade etti. Gidebilecekleri tek yer olan TÜRK-İŞ’e giderek, TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün ATALAY’a TES-İŞ üyesi kamu işçilerinin durumunu ve taleplerini anlattıklarını söyledi. KABALOĞLU şunları kaydetti:
“….Ergün abi, “yalnız siz mi varsınız? 32 tane sendika daha var” dedi. Dedik ki; “abi biz farklıyız, sıkıntılarımız var bizim, geride kaldık”. İncelediler, baktılar ve neticede, TÜRK-İŞ Kamu Koordinasyon Kurulu ve TÜRK-İŞ'in çabalarıyla kamu sözleşmelerimizi iyi bir şekilde geçirdik. Ben kendilerine teşekkür ediyorum. Hep bunu söylerim.”
Değerli Arkadaşlar,
Türkiye gelişiyor diyemiyorum, Türkiye değişiyor esasında. Gelişmek dengeli olduğu zaman bir anlamı olur. Türkiye değişiyor. Evet yollarımız var, köprülerimiz yapıldı. Bir sürü hizmetler var. Statlarımız yapıldı, yeni binalarımız var. Bütün resmi daireler yenilendi. Evet bu hizmetleri yapandan Allah razı olsun. Ama şu anda beni, işçi sınıfında çalışanların maaşlarının geldiği yeri şöyle tarif ediyorum. İlk işçilerin, hani kölelerin olduğu dönemde boğaz tokluğuna çalışıyorlardı ya; sonra baktılar boğaz tokluğuna değil, geleceğimizi hazırlamaya bakmamız lazım. Sonra hepiniz biliyorsunuz, sendikal haklar gelişti, belli bir duruma geldi. Ya şimdi tekrar kira parasını ödeyemeyecek düzeyde maaş alan arkadaşlarımız var. Ben onları tebrik ediyorum. Nasıl geçiniyorlar, bilmiyorum. O yüzden bundan sonra, Türkiye'nin yapacağı en büyük iş; Türk işçi hareketini bu durumdan kurtararak geleceğe daha güvenle bakan, ülkesinde yaşama sevinci yaratan, hem işçi, hem gençlik yetiştirmektir, diyorum. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.”