Toplantıya TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu Üyeleri, TÜRK-İŞ’e bağlı sendikaların Genel Başkanları, Genel Merkez Yöneticileri, TÜRK-İŞ’e Bölge ve İl Temsilcileri katıldı
Açılış programında kürsüye ilk olarak TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Pevrul KAVLAK çıktı. KAVLAK konuşmasına küresel bir salgının içerisinde olduğumuzu hatırlatarak şöyle devam etti:
“Birkaç on yıla sığan hayatlarımızı düşünürsek hepimiz birçok badire yaşadık. Ekonomik krizler, büyük depremler gördük. Darbe girişimleri atlattık. Ancak, tüm dünyayı böylesine etkisi altına alan, hayatı durduran bir salgının ortaya çıkacağını inanın hiçbirimiz düşünemedik. Nereden çıktığı hala kesin olmayan bir virüs hayatlarımızı alt üst etti. Bir yandan acımasızca can alırken diğer yandan ekonomileri sarstı. Sarsmaya da devam ediyor. Tüm dünya gibi, bizler de şaşkınız. Üzerinden aylar geçmesine rağmen hala tedirginiz, kendimiz, sevdiklerimiz için, temsil ettiğimiz üyelerimiz için kaygılıyız.” dedi.
Konuşmasına, küresel salgınla birlikte emeğin ve sendikaların öneminin bir kez daha ortaya çıktığına değinen KAVLAK; “İşin sağlık yanını bir yana bırakıp kendi alanımızla ilgili bir değerlendirme yapacak olursak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, biz bütün sendikalar bu süreçte çok önemli bir sınav verdik. Bu sınavdan da alnımızın akıyla çıktık. Birçok işyerimiz salgın döneminde çalışmalarını sürdürmesine rağmen, aldığımız önlemlerle can kaybının en az düzeyde kalmasını sağladık. Benim sendikamın örgütlü olduğu işyerleri üretimin en yoğun sürdüğü yerler olmasına rağmen çok şükür ki hiçbir can kaybı yaşamadık. Bu salgın tüm dünyaya bazı şeyleri öğretti. Birincisi herkes bir kez daha anladı ki emek en yüce değerdir. Emek olmazsa, üretim olmazsa, hayat da olmaz. Salgın döneminde herkes evine kapanırken başta sağlık emekçileri olmak üzere kargo işçileri, market çalışanları, ulaştırma işçileri tüm emekçiler görevlerinin başındaydı. Canları pahasına ürettiler, helal ekmeklerini hak ettiler. Diğer bir gerçek de şudur: Salgın nedeniyle bir kez daha görüldü ki, emekçiler için gerçek kurtuluşun anahtarı sendikal örgütlenmedir. Örgütlü işçiler bu süreci neredeyse kayıpsız atlatırken, örgütsüz işçiler işlerini kaybettiler. Ücretsiz izne çıkarıldılar. Ücretlerini, sosyal haklarını yitirdiler. Yaşanan krizin bedelini ne yazık ki, onlar ödemek zorunda kaldılar. O nedenle bizlere düşen görev, örgütsüz emekçileri sendikalarımızın çatısı altında örgütlemektir. Onları da sendikal güvenceye kavuşturmak, hak ve özgürlüklerini korumaktır. Bu, bizim için vazgeçilemez bir görev onun da ötesinde emekçilere karşı sorumluluğumuzdur.” dedi.
TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Pevrul KAVLAK’ın konuşmasının ardından kürsüye TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün ATALAY çıktı.
Genel Başkan ATALAY, Dünya’yı etkisi altına alan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilen koranavirüs salgının çalışma hayatına etkilerini değerlendirerek başladığı konuşmasında, “Herkesin pandemi sürecinde ekonomik krizi, işyerlerini ve mallarının gümrüklerden giriş-çıkışını tartışırken, TÜRK-İŞ olarak bizler ekonomik krizin değil, yaşam krizinin tartışılması gerektiğini savunduk. İnsanları nasıl yaşatacağımızı, nasıl tedbirler almamız gerektiğini, devletin görevini, işverenlerin görevini, sendikaların üzerine düşen görevlerini ve buna karşın neler yapılması gerekliliğini vurguladık” dedi.
TÜRK-İŞ Genel Başkanı ATALAY, pandemi sürecinde TÜRK-İŞ ve TÜRK-İŞ’e bağlı sendikaların otel ve misafirhaneleri sağlık çalışanlarının hizmetine açtığını hatırlatarak, “TÜRK-İŞ olarak Ankara, İstanbul, İzmir ve Samsun’da bulunan 3600 yatak sayılı otel ve misafirhanelerimizi sağlık çalışanlarının hizmetine açtıklarını ve örnek bir adımın öncüsü olduklarını belirtti.
Ayrıca Genel Başkan ATALAY konuşmasında pandemi sürecinde işten çıkarmalarının yasaklanması, kıdem tazminatının fona devredilmesi tartışmalarına ve 696 sayılı KHK çerçevesinde sendikal örgütlenmedeki gelişmeler ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak konuşmasını tamamladı.
TÜRK-İŞ Şube Başkanları ve İl Temsilcileri Eğitim Semineri, Dr. Zeki Erçil’in “Kovid-19 Pandemisi ve Korunma Yöntemleri”, Prof. Dr. Aydın Başbuğ’un “696 Sayılı KHK Çerçevesinde Sendikal Örgütlenmedeki Gelişmeler” ve Dr. Murat Özveri’nin “Kıdem Tazminatı” ile ilgili sunumları ile
1- Küresel salgın Covid-19, alınan ve sıkı uygulanan tedbirlerle yılın ilk yarısında belirli bir seviyede tutulmuştur. Ancak, son haftalarda salgının yayılım hızındaki artış tedirginliğe yol açmaktadır. Sıklıkla dile getirilen “kontrollü sosyal hayat” çağrılarının toplumda karşılığını tam bulmadığı artan hasta sayılarından anlaşılmaktadır. İşçiler, sağlıklarını kaybetme tedirginliğinin yol açtığı baskıya rağmen, ekonomik nedenlerle işlerini yapmaya ve üretimi sürdürmeye çalışmaktadırlar. Çalışanların sağlıklarının korunması ve yaşama şartlarının iyileştirilmesi öncelikli konudur. Bu çerçevede, çalışanlar arasında ayırım yapılmadan yaklaşık 250 bin sağlık işçisine de ek mali haklar verilmelidir.
Yaşanılan salgın dönemi, çalışma hayatının ve işçi-işveren ilişkilerinin geleceği bakımından yol gösterici olacaktır. İşçilerin ücretsiz izne çıkarılması, kısa çalışma kapsamına alınması, işten çıkarmaların açıkça yasaklanmasına karşın “ahlak ve iyi niyet kurallarına” uymadıkları gerekçesiyle işten atılmaları, bu zorlu dönemde karşılaşılan hak ihlallerinden birkaçıdır. TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, işçi sağlığı ve çalışma hakkı ihlallerinin ortadan kaldırılmasını talep etmekte, aksi girişimlerin takipçisi ve denetleyicisi olmaya devam etmektedir.
2- 696 sayılı KHK’yla, kamuda istihdam edilen işçilerin başta ücret olmak üzere özlük hakları ve çalışma şartlarının iyileştirilmesi mücadelemiz olumlu sonuçlanmış, yapılan yasal düzenlemeler eksiklikler taşımasına rağmen, olumlu bir adım olmuştur. Ancak geçici bir süre için ve istisnai olarak yapılan düzenlemeler sürekli olmamalı, öngörülen sürede sona erdirilmelidir. Mahalli idarelerbakımından, 01.07.2020 tarihinde hiçbir uygulama sorunu yaşanmamıştır. Benzeri şekilde, kamu kurum ve kuruluşları yönünden de 01.11.2020 tarihi itibariyle 6356 sayılı Kanunun öngördüğü düzene geçilmelidir. Böylece, Kanunda öngörülen işkoluna göre sendikalaşma ilkesi de muhafaza edilmiş olacaktır. TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu süreci kararlılıkla izlemeye devam edecektir.
Kamu şeker fabrikaları (TürkŞeker), üretim prosesi bakımından tam zamanlı, kıdemli ve kalifiye işçi istihdamı gerektirmektedir. Bu fabrikalardaki işçi açığı geçici işçilerin kadroya geçirilmesi ve yılın tüm aylarında istihdam edilmesiyle karşılanmalıdır. Bu kapsamda tüm geçici işçilerin kadroya alınması, özellikle üretimin yeniden başladığı bugünlerde büyük önem kazanmaktadır.
3- Sendikal örgütlenmenin önündeki sorunlar artarak devam etmekte, işçilerin çalışma ve yaşama şartları giderek bozulmakta, iş ve gelir güvenceleri gerilemektedir. Sendikal örgütlenme çeşitli yasal ve idari uygulamalarla engellenmekte, işçilerin hak ve menfaatlerini iyileştirme çabaları sonuçsuz bırakılmak istenmektedir. Bunun bir örneği, Konfederasyonumuz üyesi Belediye-İş Sendikasının başta İstanbul ve İzmir olmak üzere çeşitli illerde yaşadığı sorunlardır. Örgütlenme faaliyeti tamamlayarak yapılan yetki başvurularına Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından halen bir cevap verilmemiştir. Bu uygulamayı hukuki bir çerçeveye oturtabilmek mümkün değildir. Bakanlığın bu tutumuna karşı üye sendikamız tarafından geliştirilecek tepki demokratik hak talebidir. Sendikal hakların uygulanmasına yönelik baskı ve engellemeler -kimden gelirse gelsin- sona erdirilmelidir. TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, üye sendikalarımızda örgütlü işçilerin sürdürdükleri bütün meşru ve haklı mücadelenin yanındadır, her türlü katkıyı vermeyi sürdürecektir.
4- TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu, ülkemizin coğrafi ve stratejik konumu temel alınarak başta deniz yetki alanlarının paylaşımı olan karasuları ve kıta sahanlığı olmak üzere, her alanda hak ve çıkarlarının korunması doğrultusunda yapılan girişimlerin yanındadır. Sorunların müzakereyle barış içinde çözüme kavuşması öncelikli olmalıdır.